🎰 Beyin Sisine Ne Iyi Gelir

Dr. Ömer Coşkun, ökse otunun beyin tümörünü yok ettiğini söyledi. Kafaiçi tümörlerinin sinir dokusunun kendi unsurlarından ve bu doku dışındaki unsurlardan kaynaklanabileceğini belirten Dr. Coşkun, sinir dokusundan kaynaklanan tümörlerin hücre tipine ve olgunluk derecesine göre büyük çeşitlilikler gösterdiğini söyledi.4 mrt. 2013 Tuzlusu ile gargara: 8 çay kaşığı ılık suya 1 çay kaşığı sofra tuzu karıştırılarak hazırlanan çözelti ile gargara yapmak, boğaz ağrısını yatıştırmaya destek olabilir. Pastil kullanmak: 4 yaşından büyük çocuklar boğaz ağrısını hafifletmek için pastil verilebilir. Ancak doktorunuza danışmadan herhangi bir 20eylül 2014 21 kasım 2015 urdr Örnek tedavİler-sample treatments, Şeker hastaliĞi-diabets ÖĞrenmeyİ nasil arttiririm, best cancer remedy, best remedy for cognitive function, best remedy for the brain, beyİn fonksİyonlarina ne İyİ gelİr, cancer remedy, dİz aĞrisi İÇİn en İyİ İlaÇ, eklem romatİzmasi İÇİn en İyİ jcozrdj. ŞULE TÜRKER suleturker34 Hayatlarımızı değiştiren Covid-19 pandemisinin getirdiği kural, kısıtlama ve yasaklara uyum sağlamaya çalışırken haliyle psikolojimiz yıprandı. Sosyalliğimiz dibe vurdu. Yakınlarımızdan uzak kaldık, dokunamadık. Sevdiklerimizi kaybetmenin acısını da pandemi koşullarında’ yaşadık. Sevdiklerini kaybedenlerin acısını usülünce paylaşamadık. Tükenmişlik sendromu başta olmak üzere birçok ruhsal sorun söz konusu. Hayat standartlarımıza ve baş etme becerilerimize göre kimimiz daha az kimimiz daha çok hissetti bu daralma’yı. Psikiyatrlar, psikologlar, yaşam koçları, sağlık çalışanlarından sonra belki de bu sürecin en çok başvurulan profesyonelleri. Üstelik tam normalleşiyoruz derken, yeni vaka ve can kayıplarının pik yapması sonrası gelen tam kapanma kararı, danışan sayılarını hızla artırdı. Yaşadığımız ruhsal pandemi’ tablosunu değerlendirmek, tespit, gözlem ve öngörülerini sormak istediğim uzman klinik psikolog Şerife Budak Köse’yle de bu yoğunluk nedeniyle ancak gece saatlerinde konuşma imkanı bulabildik. Uzaktan çalışanlardan evlilikleri çatırdayan çiftlere ilişkilerin yeni adresi dijital platformlardan televizyon dizilerine kadar birçok konuya değindik. Buyursunlar… Pandemi başladığından beri en yoğun olduğunuz dönem hangisi? Kasımla, sonbaharda başladı ve bu son dönem. Şu andaki son kapanmada çok daha yoğunuz. Kapanma sürecinde online görüşmelere başladınız. Yüz yüzeyle aynı etkide oluyor mu? Geçen yıl ilk kapanmada kaygılarım vardı nasıl olur diye ama aynı etkiyi görüyoruz. Hatta online görüşme daha çok talep görüyor. Çünkü dünyanın her tarafından insanlar istediği zaman ulaşabiliyor. Danışanlarınız Türkiye’yle sınırlı değil yani? Şu anda neredeyse her ülkeden danışanım var. En çok hangi ülkelerden? İngiltere yoğunluklu. Daha çok kuzey ülkeleri diyebilirim. Yurt dışından konuştuğunuz kişilerle, Türkiye’deki danışanlarınızın ortak paydası ne? Konuştuğumuz ağırlıklı konu haliyle pandemi ve depresyon. Çaresizlik, sosyal izolasyon, kaygı ortak sorunlar. Ayrışan şeyler var mı sizi arama nedenleri konusunda? Kaygı, genelde dünyanın her tarafında ortak karakteristik özellikler taşıyor. Kaygı bozukluğu mesela. Ölüm kaygısı, bu pandeminin yarattığı, genelde o kaygının çeşitleri var ama temel olarak kaygı başlığı altında toplanan sıkıntılar; Gelecek kaygısı ve ekonomik kaygılar çok fazla, ortak payda olarak. Ekonomik kaygı köşeye sıkışmış hissettiriyor Türkiye’de hangi kaygı ön planda? Şu andaki en ön plandaki kaygı, ekonomik kaygı. İnsanlar işlerini, konfor alanlarını kaybetmekten çok korkuyor. Genelde bir yurt dışına nasıl gideriz sorusu akıllarda. O ekonomik kaygı, köşeye sıkışmış hissettiriyor. Bu süreçte karşılaştığınız ekstrem durumlar var mı? Ekstrem diyemem, ekstrem olabilmesi için ilk defa karşılaştığımız durumlar olması gerekir ama şunu söyleyebilirim Bunların sayısı, karşılaşma sıklığımız arttı. Mesela kaygı bozukluğundan aklını kaybedecek noktasına gelecek insanlar oluyor. Ya da takıntı dediğimiz OKB obsesif kompulsif bozukluk vakaları arttı. Sıklık çok fazla. Önceden ayda bir karşılaştığım yoğun kaygı, panik atak durumu şimdi neredeyse her gelende karşıma çıkabiliyor. Zaman kavramını yitirdik Fotoğraf Reuters Depresyon, travma, tükenmişlik problemi yaşayan insan sayısı tüm dünyada yükseldi. DSÖ bir ruhsal pandemi’den bahsetti. Ruhsal pandeminin aşısı ne? Ruhsal pandeminin aşısı, insanın kendinde bulacağı başa çıkma becerileri. Mutlaka ve mutlaka bir şeyle ilgilenilmesi, bir uğraş, hobi, ilgi alanı dediğimiz alışkanlıklar edinilmesi gerekiyor. Çünkü sosyalliğimiz kalmadı. Sosyalliğimiz elimizden alınınca insanlar bir anda gelecek kaygısının ya da o tükenmişliğin içine girdi. Şimdi sinema, tiyatro gibi sanatsal aktivitelerin hiçbiri yok. O nedenle başa çıkma becerilerini geliştirmeleri gerekiyor insanların. O da işte ilgi alanları dediğimiz, egzersiz, uğraş, hobi türündeki işler… Bu süreçte maddi ya da başka bir nedenle psikolojik danışmanlık alamayanlar ne yapmalı, önerileriniz ne olur? Genelde benim önerim, mutlaka günlük rutinlerine bir egzersiz koymaları, bu spor olur, en iyi yürüyüş olur, örgü olur, en basit yazmak olur. Bedensel aktiviteleri öneriyorum. Beden, ruh sağlığının çok önemli bir parçası. En az 20-30 dakika günlük yürüyüş, meditasyon, müzik gibi aktiviteler… Çok önemli bir şey var, beyin sisi’ diye gündemde şu sıralar, zaman kavramını yitirdik. Dün ne zamandı? Her gün aynı şeyleri yapıyoruz, zaman durmuş gibi oluyor. Unutuyoruz, unutkanlıklar çok karşımıza çıkıyor. Tükenmişliğin getirdiği durumla insanlar çok fazla unutmaya başladı. O nedenle neyi ne zaman ne kadar yapacağımızı bilmek, günü planlamak, rutini belirlemek gerekiyor, bunlar bizi zinde tutar. Günlük aktiviteler hep aynı şeyler mi olmalı yoksa farklılıklar mı içermeli? Belki her gün farklı bir şey ekleyerek. Sonuçta hepimizin üç aşağı beş yukarı rutinlerimiz aynı. Ev işleri, evden çalışma, çocuklar, kitap okuma, film izleme… Bunlara küçük küçük farklı rutinler eklenebilir. Hem gelişimimize katkı olur hem bizi zinde tutar. Bilmediğimiz bir dili öğrenmek gibi yeni şeyler yapmak bunlara eklenebilir mi? Eğer yapabiliyorsak bu çok önemli. Bir amaç edinilmeli. Amaçlar zaten bizi ayakta tutuyor. Küçük hedefler konulmalı. Çünkü bu pandemi en az bir yıl daha hayatımızı etkileyecek gibi görünüyor. Bu kapanmadan tükenmiş’ çıkılacak Fotoğraf Reuters Tam kapanmadan psikolojik olarak nasıl çıkacağız? Mevsimlerin ruh sağlığımız üzerinde etkileri çok büyük. Öyle bir dönemde kapandık ki! İnsanların hiç beklemediği bir dönem, tam bahar dönemi. Zaten bir gerçeklik algısı sorunu var niye kapandığımız yönünde… Bu, mart ayında olsa ya da kışın, daha farklı olurdu. Şimdi insanlar oldukça zorlanıyorlar. Bunun tükenmişliği çok daha fazla etkileyeceğini düşünüyorum. Tam kapanma sonrasında vaka sayıları ya da can kayıpları açısından memnuniyet verici bir tabloya ulaşacağız belki ama ruh sağlığı açısından durum farklı olacak anlaşılan… Ruh sağlığımız, travmalarımız, tükenmişliğimiz, bir anlam arayışı, varoluşsal bir anlam arayışını çok diplere götürdü. İnsan ayakta kalmak için yaratılmış bir canlı. Her şeye uyum sağlayabilme gücü var, fakat içinde bulunduğumuz koşullar hayatımızdaki o varoluşsal anlamları çok sorgulatmaya başladı. O da işte bir amaç edinmediğimizde ya da küçük değişiklikler yapmadığımızda çok büyük çökkünlüklere neden oluyor. Ruhsal pandeminin olumsuz etkileri, covid-19’un etkilerinden daha mı uzun sürecek? Evet, kalıcı olmaz umarım ama bir sürü şey değişecek, alışkanlıklarımız değişecek. İlişkilerimizi bıraktığımız yerden toparlayabilecek miyiz? Şu an hiç kimseyle görüşmüyoruz. Sosyal yaşantı biçimlerimiz değişecek. 7/24 film, dizi izlemeyin Bu süreçte yapmayın’ dediğiniz neler var? Bir kere sürekli uyumayalım, yataktan çıkmak istemeyenler var. Hareketsiz kalmayalım. 7/24 film izliyor bazıları. Rutin bölünmeli. Tabii ki film de izlenmeli, tabii ki uyumalı ama sürekli aynı şeyler yapılmamalı. Özellikle tek yaşayanlar daha fazla yalnızlık, yoksunluk çekiyor. Onlar bu süreci nasıl geçirmeli? İletişim yolları, telefonla yakınlar aranabilir, dostlarla sohbet edilebilir. Online partiler bile yapılıyor artık. Görüntülü konuşmalar yapılabilir. İlla ki gün içinde birileriyle konuşmalıyız, görüşmeliyiz. Bunu yapabildiğimiz kadar, pandeminin elverdiği koşullarda, elverdiği şekillerde yapmalıyız. Ayrılmak için pandeminin bitmesini bekleyen çok çift var Pandemi bitsin ayrılacağız’ diyen çok fazla insan var. Süreç, ilişkileri nasıl etkiledi? Şöyle bir şey var Evliliklerde genelde çalışan insanlar olarak dışarıdaydık, akşamları görüşüyorduk. Yemeklerimiz vs. dışarıda oluyordu, sosyaldik. Şimdi eve girince, durumlar değişti. En yakınlarımıza önyargılarımız daha fazla oluyor. Tanıdığımızı zannediyoruz. Herkesin kendi başa çıkma becerisi ya da beceriksizliği evin içine girince ortaya çıkınca, ilişkilerde iletişim sıkıntıları ortaya çıkmaya başladı. Evli insanlar aslında yalnız olduğunu fark etti ya da çatışmalar arttı. Bundan dolayı birçok evlilik çatırdamaya başladı, boşanma kararları alındı, pandeminin bitmesini bekliyorlar. Pandemi öncesinde ayrılan bazı çiftler de bu süreçte barıştı, bunu nasıl değerlendirirsiniz? Benim bu yönde bir tespitim yok ama şunu söyleyebilirim yalnızlık korkusu çok arttı. Yalnız yaşayanlarda özellikle yalnızlık kaygısı arttı. Bu durum – senin gözlemine yorum yapıyorum- bir arada olmaya itmiş olabilir. Bu süreçte boşanma kararı alanları bundan döndürme mümkün olabiliyor mu, yoksa normal zamanlara göre daha mı sert kararlar? Daha sert kararlar oluyor. Bu tip ilişkilere baktığımızda geçmişten getirdikleri çatlaklıklar oluyor ama başka şeyle göz ardı edebiliyorlar. Sosyal ortamlar en büyük kurtarıcılar. Bazıları geç kalınmış kararlar da olabiliyor. Ama iletişim iyiyse, kişilik çatışmasından öte ya da temelde geçmişte göz ardı ettikleri çok büyük problemler yok ise tabii ki döndürülebiliyor. Ne için evlilikte kalmak istediklerini ya da ilişkide kalmak istediklerini tekrardan değerlendirdikleri zaman bunu aşabiliyor insanlar. Ben şu dönemin geçmesinden sonra denemeden, çaba harcamadan böyle bir karar alınmamasını da öneriyorum. Sosyalleşme dijital platformlara kayıyor Kadın erkek ilişkileri, flörtleşme, seks hayatı, normalleşme sürecinde normale dönebilecek mi? Zira birbirimize dokunmaktan geçtim yan yana durmaya bile korkar hale geldik. O konuda benim tereddütlerim var, çünkü bu süreçte dijital arkadaşlık platformları, sosyal medya sitelerine eğilimler çok arttı. İnsanlar birbiriyle sosyal ortamda tanışmak yerine bu platformlarda tanışma yönüne geçti. Bu da birçok insanın daha benimsediği, tercih ettiği bir durum halinde şu anda. Sanki bu devam edecekmiş gibi geliyor bana. Çünkü duygusal yakınlıkları aramıyor insanlar, arıyor aslında da dijital platformlarda bunları bulmak zor. Gerçek bir dünya değil çünkü, ağırlık oraya doğr kayıyor. Bu durum devam ederse ilişkiler nasıl etkilenir? İnsanlar birbirini tanımak için emek harcamıyor. İlişkilerdeki o özeni çok fazla birbirlerine göstermiyorlar. İlişki özen gerektiren bir durumdur. Birkaç soruluk tanışma siteleri var; ardından eşleştiriyorlar. Bu ne kadar gerçekçi olabilir ki? Ya da duygu boyutu nerede? İnsanlar giderek duyguları yaşamadan tüketmeye yönelik bir yöne doğru gidiyor. Ben açıkçası çok temkinli ve tedirginim o noktada. Bekleyip görmek gerekiyor. Şu anki durum bu. İşyerleri eve taşındı. İş ilişkisi, ev içi ilişki her şey iç içe. Bu ilişkileri de yordu. Bu noktada ne öneriyorsunuz? Bir kere görev paylaşımı olmalı, aynı evin içerisinde yaşayan insanlar birbirini hayatını kolaylaştırıcı olmalı. Ortak sorumluluk alanlarında birbirini destekleyici olmalılar. Bu çok önemli. Bir de ortak alanda birbirimizin zevklerine, ilgilerine karşı daha saygılı ve eşlik eder halde olmamız gerekiyor. İlişkiyi ayakta tutmak istiyorsak buna özen göstermeliyiz. Uykusunu kaybedenlere ne önerirsiniz? Uyku problemi çok fazla karşımıza çıkıyor, çünkü gece gündüz mefhumunu kaybettik. Bir kere çalışma saatlerimiz bildiğimiz rutin saat 9-5’tir. Şimdi bütün bunlar uzaktan çalışmaya geçilmesiyle birlikte değişti. İnsanlar iş için gece 10’da da aranabiliyor, o saatte toplantı da yapılabiliyor. İş saatleri değişti, iş yapma şekilleri değişti. Bu noktada genelde hep aynı saatte yatmalarını, öncesinde mutlaka odayı steril etmelerini, pencere açmalarını öneriyorum. Uyku alışkanlığı edinilmeli, uyuyamasanız bile yatma saati düzenli olmalı, aynı saatte yatağa girmeliyiz. Aynı saatte de kalkılmalıyız. Neden siz sarılmıyorsunuz’ diyorlar Kırmızı Oda’ dizisinden bir sahne… Ekran karşısında daha çok zaman geçiriyoruz. Tv dizileri genelde dram ağırlıklı. Son dönemde buna psikoloji ağırlıklı dramalar da eklendi. Bu süreçte bunları izlemek insanları nasıl etkiliyor? Bu tür yapımları izlemek şu süreçte ne kadar doğru? Ben çok doğru bulmuyorum. Zaten hayatımızın her tarafı kara bir sis bulutu içine oturdu, daha kısa, daha keyifli şeyler tercih edilebilir. Tabii ki dram da olacak ama bu haliyle tavsiye de etmiyorum, çok doğru da bulmuyorum. O dizilerdeki birçok şeyi de doğru bulmuyorum. Çünkü insanlar geliyor, o dizilerdeki psikologları görmek istiyorlar, onun gibi olmanı bekliyorlar. Diyor ki “Dizideki doktor şunu yapıyordu, siz niye yapmıyorsunuz?” Hatta “Siz niye sarılmıyorsunuz” diyen bile oluyor. Yani dram var zaten. Hayat aslında şu an. Şu anın hakkını vererek yaşamalıyız. Şu anda tutan şeyler nelerse onları yapmalıyız. Zaten dünya bir tükenmişlik sendromu, kaygı içinde. Bir de artı bu tip şeylere gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü ondan sonra insanlar oturduğu yere çakılı kalıyor. Bizim ülkemizde antidepresanlar tavsiye üzerine alınıyor! Antidepresan kullanımının arttığı yönünde açıklamalar var. İnsanlar bu ilaçları kendi kafalarına göre mi alıyor yoksa doktorlar daha fazla mı yazmaya başladı? Bizim ülkemizde insanlar kendi başlarına, etraflarından duyduklarıyla ya da arkadaş önerileriyle antidepresan alıyor. Bu hep böyleydi. Bu süreçte doktora başvuranlar da çok fazla. Ama hep olagelen şey, komşusunun, arkadaşının kullanımı ve bir şekilde onlara ulaşabiliyorlar ya da gidip yazdırıyorlar. Antidepresanları hangi noktada kullanmak önerilir? İlaç desteği, bazı durumlarda, ağır depresyon durumlarında mutlaka kullanılmalı. Ama bizde şöyledir İlaç kullanmaya karşıdır ama ilaç kullanmanın doktor yazımına karşıdır. Genelde insanlar tavsiye üzerine alıyorlar. Başa çıkma becerileri önemli ama çok zorlayan durumlarda da mesela üç ayı geçen depresyonu varsa… Bir haftada ilaç kullanmaya başlamayız, bir 15 günde başlamayız ama bu depresyon seyri üç ayı geçmişse, iki ayı geçmişse tabii ki destek almalı, ilaç desteği. Başa çıkma becerileri, hayattaki en önemli kazanmamız gereken beceriler aslında. Sağlık çalışanları en çok değersizlik hissi yaşıyor Fotoğraf Reuters Sağlık çalışanları sürekli ölümle burun buruna, onların psikolojisi ne durumda? Çok ciddi bir tükenmişlik sendromu yaşıyorlar, anlamsızlık ve değersizlik… En çok yaşadıkları değersizlik aslında. Çünkü en çok koşturan, en çok ölümle burun buruna gelen bu insanlar. Değersizlik ve tükenmişlik yaşıyorlar. Siz de nefes almadan çalışıyorsunuz, sürekli sorunlar dinliyorsunuz. Sizin psikolojiniz nasıl? Biz de travmaya, tükenmişliğe maruz kalıyoruz. Ama meslek itibariyle o düşünceleri bir yerde bırakmayı öğreniyoruz. Tabii ki bizim de aktivitelerimiz, kendi alanlarımız, kendimizi rahatlatacağımız alanlar olmasa biz de buna dayanamayız. En azından ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Sizin de yardım aldığınız oluyor mu? Biz de yardım alıyoruz tabii ki. Bizim de işin içinden çıkamadığız durumlar olabiliyor, biz de destek alıyoruz. Şerife Budak Köse *Şerife Budak Köse 1992 yılında Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun oldu. Uzmanlığı klinik psikoloji. Yaratıcı drama, psikodrama, sınıf temelli mücadele programı, bilişsel davranışçı terapi yaklaşım, psikososyal müdahale, iletişim becerileri, analitik psikoloji eğitimleri aldı. Çocuklar üzerine özel eğitimlere katıldı; Çocuklarda Öfke Saldırganlık ve Başa Çıkma Yöntemleri, Çocukluk-Ergenlik Çağı Gelişimsel Dönemi Olası Sorunlar, Zor Çocuklarla Başa Çıkma ve Zorbalık Eğitimi, Çocuklarda Sosyal Beceri Geliştirme. Soma maden kazası, Ankara Gar patlaması, Güvenpark patlaması gibi toplumsal travmalar üzerine saha çalışmalarına katıldı. Çocuk-ergen ve aile terapisti olarak hizmet veriyor. İyi derecede İngilizce biliyor. Evli, bir çocuk annesi. 2’nci Bölüm En büyük sıkıntı Z kuşağında olacak; 65 yaş üstü çok yıprandı Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusuna cevap vermek için bu yazımızı derledik. Keyifli okumalar dileriz. Temel olarak belirtmek gerekir ki boğaz ağrısı; yutkunamama, boğazda şişlik hissi, kızarıklık, ağrı, acı ve yanma gibi semptomlara yol açan şiddetli boğaz ağrıları, farklı nedenlerden dolayı oluşum gösterebilir. Belirtilen bu nedenlerden dolayı da sıklıkla boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusuna cevap aranmaktadır. Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusuna cevap bulmak için yazımızı okuyabilirsiniz. 7’den 70’e her yaştan bireyde görülebilen boğaz ağrısı, farklı nedenlerde ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu hastalıklar arasında yer alan soğuk algınlığı, grip ve infeksiyöz mononükleoz öpücük hastalığı gibi virüs kaynaklı enfeksiyonların yanı sıra streptokok ya da hemofilus gibi bakteri türlerine bağlı olarak oluşan enfeksiyonlar şiddetli boğaz ağrısı, bademcik şişmesi ve öksürük gibi belirtilere yol açabilir. Yukarıda yer alan durumlardan hareketle üst solunum yolu enfeksiyonlarında sinüs bölgesinde ağrı, burun tıkanıklığı, boğazda kuruluk, hırıltı ve sesin derinden gelmesi gibi semptomlar da görülebilir. Bu tarz durumlar dolayısıyla en makul olan durum boğaz ağrısının kaynağını iyi analiz etmeniz olacaktır. Peki, bakteriyel boğaz enfeksiyonlarda neler olur? Genel olarak bu tip enfeksiyonlarda aşağıda yer alan durumlar gözlemlenir; Boğazda iltihap Baş ağrısı Öksürük Ateş Hâlsizlik Bulantı Kusma Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusuna cevap olarak belirtmek gerekir ki sigara kullanımı, ses tellerinin aşırı kullanımı, sıcak, soğuk veya baharatlı yiyeceklerin tüketimi de boğaz ağrısına neden olabilir. Belirtilen bu sebeple boğaz ağrısı nedenleri analiz edilirken 1-2 haftayı geçen ve sürekli olarak tekrarlayan boğaz ağrısı, öksürük, yanma, bademcik şişmesi, yutkunma ve soluk alıp vermekte güçlük gibi durumlarda uzman hekim kontrolüne girilmelidir. Boğaz ağrısı bireylerin günlük hayatta sıklıkla karşılaştığı sorunlardan biri olarak belirlenmektedir. Her durumu göz önüne alarak bir inceleme gerçekleştirmeniz son derece faydalı olur. Boğaz ağrısı genel olarak daha hafif olgularda karşılaştığımız bir belirtidir. Özellikle Covid-19 döneminde oluşan boğaz ağrısı gibi durumlar şiddetli öksürük, nefes darlığı, baş ağrısı ve koku alma bozukluğu gibi ek belirtilerde olasılık artmaktadır. Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusu için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Boğaz Ağrısı Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusuna cevap vermek için aşağıda yer alan doğal yöntemleri analiz edebilirsiniz. Boğaz ağrısına iyi gelen besinler arasında yer alan bal, papatya çayı, nane çayı vs. sizler için muazzam yöntem olacaktır. Bal Bal geleneksel olarak bilinen ve boğaz ağrısı konusunda sıklıkla tercih edilen besinler arasında yer almaktadır. Özellikle direkt olarak tüketilir ya da çaya karıştırılarak boğaz ağrısının giderilmesinde etkin rol oynarken bireylerin ilk ilgi odağı halini almıştır. Her durumda kurtarıcı olan bal besini gece oluşan öksürüklerini dindirmek konusunda oldukça etkilidir. Tuzlu Su Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusuna bir cevap daha tuzlu su olarak belirlenmektedir. Belirtmek gerekir ki bir bardak ılık suya, bir çay kaşığı tuz eklenerek elde edilebilen tuzlu suyla yapılan gargara, boğaz ağrısının ve ağız salgılarının azaltılmasında etkili olabilir. Boğazdaki mikropları öldürme konusunda da tuzlu su alternatif olarak kullanılabilir. Papatya Çayı Uyku konusunda papatya çayı etkin bir konumda yer almakla birlikte boğaz ağrısında da oldukça etkindir diyebiliriz. Temel olarak doğal iltihap çözücülerden biri olan sarıpapatya çayı, boğaz mukozasında bulunan hücrelerin yenilenmesini sağlayarak vücutta bulunan yabancı organizmaların dışarı atılmasına yardımcı olur. Bu sebeple kullanım konusunda da boğaz ağrısında etkin bir şekilde yer almaktadır. Tereddüt etmeden papatya çayı ile boğaz ağrılarınızın giderilmesini sağlayabilirsiniz. Nane Çayı Nane çayı, soğuk algınlığı ve benzeri rahatsızlıkların oluşturduğu semptomların giderilmesi için kullanılabilir. Anti-inflamatuar, antibakteriyel ve antiviral özelliği sayesinde boğaz ağrısı ve öksürüğün iyileşmesinde etkili olabilir. Ada Çayı Ada çayı da boğaz ağrısı konusunda etkin bir rol oynamaktadır. Özellikle bu noktada belirtmek gerekir ki boğaz mukozasını koruyu bir tabakayla kaplayarak, var olan zararlı organizmaların yok edilmesine yardımcı olur. Bununla birlikte çay olarak tüketilebileceği gibi gargara olarak da uygulanabilen ada çayı, boğaz ağrısı ve öksürük gibi yakınmaların iyileştirilmesinde etkilidir. Gece, gündüz tüketim sağlayabilirsiniz. Kabartma Tozu Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusunu sıklıkla soruyorsanız sizler için kabartma tozu muazzam bir çözüm olabilir. Şöyle ki bir bardak ılık suya, 1/4 çay kaşığı kabartma tozu eklenmesiyle elde edilen karışımla gargara yapmak, boğaz ağrısının hafiflemesinde oldukça etkili bir besin olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda ağıda oluşan mikropları da giderdiğini belirtmek gerekmektedir. Kabartma tozu ile oluşturulan bu karışıma çok az miktarda tuz eklenmesi, ev yapımı ilacın etkisini artırır. Gargara sonrasında ağız temiz suyla çalkalanmalıdır. Çemen Otu Çemen otu, çay olarak ya da tohumu çiğnenerek tüketilebilir ve sonucunda boğaz ağrısı için oldukça etkili olabilir. Özellikle boğazda ağrı, tahriş ve iltihap oluşumu ile mücadelede etkili bir yöntem olduğu düşünülen çemen otu, aynı zamanda etkili bir antifungal olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatmi Kökü Boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusunun bir diğer cevabı da hatmi kökü olarak belirlenmektedir. Bahsedilen bu hatmi çiçeğinin kökü, çay gibi demlenerek içildiğinde boğazı rahatlatabilir. Temel bir bilgi olarak belirtmek gerekir ki günde 2 veya 3 kez tüketildiğinde boğaz ağrısının giderilmesinde etkili olduğu düşünülür. Rezene Boğaz ağrısında etkili olan rezene, iltihap giderici ve balgam sökücü etkiye de sahiptir. Rezene, boğaz ağrısına son derece etkili olmakla birlikte gün aşırı tüketilebilir. Elma Sirkesi Elma sirkesi temel olarak anti bakteriyel özelliği olduğu düşünülen bir besindir. Böylece asidik yapısı sayesinde boğazdaki mukusun parçalanmasını sağlar ve böylece bakterilerin yayılmasını önler. Kullanım konusunda belirtmek gerekir ki bir su bardağı suya 1-2 yemek kaşığı elma sirkesi eklenmesiyle elde edilen karışımla iki saatte bir yapılan gargara, boğaz ağrılarının hafifletilmesinde etkilidir. Sarımsak Geleneksel olarak bilindiği üzere doğal bir antibiyotik olduğu düşünülen sarımsak, enfeksiyonlarla mücadelede oldukça etkili bir besindir. Bu bağlamda taze sarımsak yemeklere eklenerek tüketilebileceği gibi sarımsağı direkt emmek de boğaz ağrısını yatıştırabilir. Acı Biber Acı biber boğaz ağrısına ne iyi gelir sorusunun bir cevabı olarak karşımıza çıkmaktadır. Temel olarak keskin bir ağrı kesici özelliği olan acı biberin tek başına ya da ılık su ve bal ile karıştırılarak içilmesi, boğaz ağrısını ve öksürüğün şiddetini hafifletebilir. Boğaz Ağrısı ve Öksürük Boğaz ağrısı konusunda farklı birçok önemli faktör vardır. Özellikle hamilelik döneminde bağışıklık sisteminde oluşan bazı değişimler anne adayının daha kolay hastalanmasına yol açabilir. Belirtilen bu dönemde başlayan boğaz ağrısı ve öksürük gibi yakınmaların doğru şekilde tanısının koyulması ve tedavi edilebilmesi için mutlaka hekime başvurulmalıdır. Doğal yani bitkisel içerikli ilaçlar kullanılacaksa bu durum mutlaka hekime danışılmalıdır. Özellikle çocuklarda oluşan boğaz ağrısı ve öksürük çoğunlukla virüs kaynaklı olsa da zaman zaman bakteriyel de olabilir. Genellikle belirtmek gerekir ki boğaz ağrısına eşlik eden ve 3 gündür düşmeyen ateş, boyunda ve boğaz bölgesinde şişlik, hırıltı, nefes darlığı, burun akıntısı, öksürük, hapşırık gibi eşlik eden belirtiler varsa mutlaka doktora giderek muayene olunması gerekir. Boğaz ağrısına ne iyi gelir, hangi besinler tüketilmelidir bu yazımızı inceleyerek bilgi edinebilirsiniz. Our Score Kategori Sağlık Rehberi > Koronavirüs Anlık hafıza kayıpları, kafa karışıklığı, konsantrasyon bozukluğu, konuşmada yaşanan zorluk gibi belirtilerle kendini gösteren beyin sisi corona virüs geçiren her 10 hastadan birinde görülüyor. Birkaç ay içerisinde hastanın doktor desteğiyle hastalığı atlatması öngörülüyor. Peki beyin sisi belirtileri nelerdir? Corona virüs ile bağlantısı nedir? Beyin sisi nasıl tedavi edilir? Corona virüsün uzun süreli etkileri araştırılmaya devam ediyor, semptomları hafif geçiren hastaların günden güne daha fazla beyin ve sinir sistemine etki eden nörolojik rahatsızlıklar yaşadığını ortaya çıktı. Bunlardan biri de corona virüsün etkisiyle ortaya çıkabileceği düşünülen Beyin Sisi’dir. Beyin sisi, insanların bilişsel işlevlerinde zorlanma yaşadığını gösteriyor ve birçok kronik hastalığa eşlik ediyor. Corona virüsün neden olduğu enfeksiyon sebebiyle oluşan bağışıklık sağlayıcı antikorların yanlışlıkla sinir sistemine saldırmasından ya da hasar gören sinir hücrelerinin birbirlerine yanlış sinyaller göndermesi nedeniyle ortaya çıkmış olabileceği düşünülüyor. BEYİN SİSİ BELİRTİLERİ NELERDİR? -Unutkanlık -Dikkat dağınıklığı -Konsantrasyon kaybı -Konuşurken kelime bulmada güçlük -Düşüncelerini toparlayamamak -Okuduğunu anlamadan sayfalarca dalıp gitmek -Önemli konularda karar vermede zorluk -Başladığı hiçbir işi bitirememek -2 işi aynı anda yapamamak -Mental performans gerektiren her işte zorluk çekmek BEYİN SİSİ TEDAVİSİ NASIL TEDAVİ EDİLİR? -Beyin sisi tedavisinde dikkat edilmesi gereken ilk konu beslenmedir. 3 ay boyunca glutensiz, şekersiz ve süt ürünlerinin olmadığı bir beslenme programı uygulanmalıdır. Bu beslenme programında ağırlıklı olarak taze sebze ve meyvelere, zeytinyağı, tereyağı, hindistan cevizi gibi sağlıklı yağlara, doğru protein kaynaklarına, çiğ kuruyemişlere ve fermente ürünlere sofralarınızda yer verin. -Kronik stres varsa psikolojik stresinizi azaltmayı ve daha iyi bir uyku düzenine geçmek için destekler alabilirsiniz. Uykuya dalmakta zorluk varsa melatonin desteği ile beraber, uyumanızı kolaylaştırıcı kediotu, melisa, mercanköşk, anason, sarı kantaron gibi bitkiler faydalı olacaktır. -Fiziksel aktivitenizi arttırarak açık havada yapılacak kısa süreli 20 dakikalık yürüyüşlerin dahi beyin sisine iyi geldiği biliniyor. Hafta sonları açık havada, deniz kenarında, doğada vakit geçirmek de iyi gelecektir. Beyine iyi gelen besinler nelerdir? Beynin dostu besinler nelerdir? Beyin dostu beslenme için bu önerilere kulak verin! Balık ve cevizi sofranızdan eksik etmeyin. Beyin sağlığı ile beslenme arasındaki doğrudan ilişkiye dikkat çeken uzmanlar, beynin sağlıklı yaşlanması için Omega3 başta olmak üzere E vitamini, C vitamini, B12 vitaminlerinin önemini vurguluyor. Vücudumuz tarafından üretilmeyen Omega 3 ve Omega 6 çoklu doymamış yağların mutlaka besinlerden alınması gerekiyor. Ceviz, keten tohumu ve özellikle somon, uskumru, hamsi ve sardalya gibi soğuk su balıkları önemli Omega3 kaynağı olarak dikkat çekiyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkçü, beyin sağlığı ile beslenme arasındaki ilişkinin önemli olduğunu söyledi. Beslenmedeki yağ miktarı ve bu yağın içeriğinin sağlıklı yaşlanmada oldukça önemli olduğunu kaydeden Örkçü, “Yağlar ve yağ asitleri; ateroskleroz, tromboz ve enflamasyonu tetikleyici etkileri nedeniyle beyin fonksiyonlarını da olumsuz etkileyebilir. Genel olarak doymuş yağ, trans yağ, kolesterol tüketiminin olumsuz; doymamış yağ asitleri ve özellikle omega-3 ve balık tüketiminin olumlu etki ettiği saptanmıştır” dedi. Omega3 tüketimi neden önemli? Özden Örkçü, bazı çalışmalarda, özellikle omega-3 takviyesinin bilişsel fonksiyonlarda düzelme sağlarken, doymuş yağlardan zengin beslenmede ise kognitif fonksiyonlarda gerileme olduğunun savunulduğunu söyledi. Omega-3 yağ asitlerinin yaşlanma sürecinde beyni koruduğunu belirten Özden Örkçü, “Beyin sağlığımızı korumada özellikle Omega 3 Çoklu Doymamış Yağlardan PUFA zengin beslenmek ve yağ içeriklerini seçerek tüketmenin önemli olduğu söylenebilir. Ancak yine de beslenmede seçicilik benimsenmeli, tek yönlü takviye ürünler tavsiye edilmemelidir” dedi. Omega3 ve Omega6 besinlerden alınmalı Beyin ve sinir sistemi için gerekli olan Omega 3 ve Omega 6 çoklu doymamış yağlarının vücut tarafından üretilmediğini vurgulayan Özden Örkçü, “Bunları mutlaka dışarıdan yani besinlerden almamız gerekir. Bu gereklilik yüzünden bunlara “gerekli- zorunlu” anlamında “esansiyel” yağ asitleri denmektedir” dedi. Yağların doymuş yağlar oda sıcaklığında katı halde olanlar ve doymamış yağlar olarak ikiye ayrıldığını belirten Özden Örkçü, sağlık açısından yararlılığı olan doymamış yağların da kendi içlerinde ayrıldığını belirterek şu bilgileri verdi Tekli Doymamış Yağlar MUFA Oda sıcaklığında sıvıdırlar. Bitkilerden zeytin, zeytinyağı ve kanolanın yanı sıra fındık, badem, Antep fıstığı, yer fıstığı gibi kabuklu kuru yemişler ve avokadoda fazladır. Ama süt ve etteki miktarı da az değildir. HDL dediğimiz iyi kolesterolü yükseltir; LDL dediğimiz kötü kolesterolü hafifçe düşürürler. Omega 3 Çoklu Doymamış Yağlar PUFA Oda sıcaklığında sıvıdırlar. Balık özellikle soğuk su balıkları somon, uskumru, ringa, hamsi, sardalya, ton…, kalamar, karides, ceviz, keten tohumu, yağlı tohumlar, ada çayı başlıca kaynaklardır. Pıhtılaşmayı azalttıkları kabul edilir. Omega 6 Çoklu Doymamış Yağlar PUFA Oda sıcaklığında sıvıdırlar. Mısırözü, ayçiçek, aspir, soya ve susam yağları, kabuklu kuru yemişler başlıca kaynaklardır. Bu vitaminlere dikkat! Özden Örkçü, beyin sağlığını korumada etkili olan vitamin ve mineraller hakkında şu bilgileri verdi E vitamini En iyi E vitamini kaynakları doymamış yağ asidi içeren bitkisel yağlar, tohumlar, kabuklu çerezler ve tam tahıllar. Yiyeceklerin, özellikle unun pişirilmesi ve işlem görmesi içindeki E vitaminini azaltmaktadır. Kuşkonmaz, avokado, çilek, kiraz, böğürtlen, yeşil yapraklı sebzeler ve domates iyi birer E vitamini kaynağıdır. C vitamini Kuşburnu, yeşil ve kırmızıbiber, turunçgiller, domates ve patateste bulunan suda eriyen bir vitamindir. C vitamini bazı besin öğelerinin vücutta kullanılmasında yardımcıdır. B12 vitamini Merkezi sinir sistemi fonksiyonları için gerekli olup çeşitli mekanizmalarla kişinin duygu durumunu düzenlemektedir. Eksikliğinde depresif rahatsızlıklar, bilişsel ve duygulanım bozuklukları, mental konfüzyon, şiddete eğilim, yorgunluk, delirium ve paranoid psikoz gibi nöropsikiyatrik bozukluklar görülebilmektedir. Ceviz Melatonin beyin bezesi tarafından salgılanan bir hormondur. Bu hormon uyumayı kontrol eden bir mekanizmada rol alır ve aynı zamanda çok kuvvetli bir antioksidan özelliği gösterir. Ceviz, melatoninin insan vücudunun kullanıma hazır formunu içermektedir. Melatonin, gece çalışan ve zaman farkından dolayı uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabilmektedir. Bu hormonun üretimi vücut yaşlandıkça azalmakta ve bu azalma sadece uyku düzensizliğine değil muhtemelen antioksidan eksikliği ile de ortaya çıkan serbest radikale bağlı hastalıkların da artmasına neden olabilmektedir. Araştırmalar, cevizin antioksidan özelliği sebebiyle kanser riskini azaltabileceğini, kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren Parkinson ve Alzheimer gibi çok kuvvetli hastalıkların gelişimini erteleyebileceğini veya azaltabileceğini öne sürmüştür. Ceviz daha önce bahsedildiği gibi zengin bir omega-3 yağ tipi kaynağıdır. Beslenme alışkanlıkları değiştirilmeli Yanlış beslenme alışkanlıkları yerine doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılmasının, kronik hastalık riskinin azaltılmasında temel parametrelerden biri olduğunu belirten Özden Örkçü, “Diyetteki değişiklikler yaşam boyunca sağlık üzerine olumlu ve olumsuz etkilere yol açmaktadır. Yapılan olumlu değişiklikler bireylerin sağlık durumunun korunmasını sağlarken, oluşabilecek kanser, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, hiper¬tansiyon, osteoporoz vb. hastalıkların oluşum riskini de azaltmaktadır. İnsan sağlıklı ve üretken olduğu sürece yaşam kalitesi yükselir. Yeterli ve dengeli beslenme, yaşamın her döneminde uygun çevre koşulları ile birlikte insan sağlığının temelini oluşturmakta, sağlık hizmetlerinde koruyucu ve tedavi edici yeri daha çok fark edilmektedir. Metabolik rahatsızlıkların ya da kronik rahatsızlıkların yanı sıra diyete kalori kısıtlaması, şüphesiz ki beyin sağlığımızı da olumlu yönde etkilemektedir” dedi. Diyette kalori kısıtlamasının başta Alzheimer olmak üzere, özellikle yaşla artan nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etkiye sahip olduğunu belirten Özden Örkçü, “İstisna olarak sadece ALS’de diyette kalori kısıtlanması yerine diyet içeriğinde yağca zengin beslenme önerilmektedir” uyarısında bulundu. Beyin sağlığımız için bu önerilere kulak verin Beslenme ve diyet uzmanı Özden Örkçü, beyin sağlığı için dikkat edilmesi gerekenleri de şöyle sıraladı *Beynin sevmediği şey, oksijensizlik yani kirli hava. Bu nedenle özellikle büyük şehirlerde yaşayan kişilerin, açık hava ve ağaçlık alanlarda ya da deniz kıyılarında nefes egzersizleri yaparak beynini oksijene doyurması gerekiyor. *Açık havada yürüyüş ve egzersiz yapın. *Düzenli beslenmek beynin gelişmesinde önem taşıyor. *Tansiyon yüksekliği, damar sertliğinin en önemli faktörlerinden biri. Ölüm sebepleri arasında üçüncü sırada yer alan beyin damar hastalıklarından korunmak ve beynin kan akışını korumak için tansiyonu gerek diyetle gerekse tıbbi tedavi ile dengede tutmak şart. *Sigara tüm vücuda olduğu gibi beyne de önemli ölçüde zarar veriyor. *Alkol beyin hücrelerini uyuşturuyor. Sarhoşluk hali dediğimiz durumlarda, beyin hücrelerinin metabolizmasının bozulmasına ve tüm zihinsel fonksiyonlarda kontrolün ortadan kalkmasına neden oluyor. *Kan yağları, kolesterol ve benzeri yağlar kalp ve bedenin başka organlarında olduğu gibi beyin damarlarına da oturarak tıkanıklıklara sebep oluyor. *Uyku da beyin fonksiyonları için önem taşıyor. Her gün altı-sekiz saat arasında uyumak, bütün gün çalışan beynin dinlenmesine sebep oluyor. Bu süre zarfında arşivlemek istediği materyalleri beynin temporal bölgesinde depoluyor. Bu işlem ancak uykuda gerçekleşebiliyor. *Her gün yaptığınız rutin işlerde değişiklik yapın. Markete giderken kullandığınız yolu zaman zaman değiştirin farklı yollardan gidin. Beyninizi şaşırtın, böylece beyin hücrelerinizi aktive eder. *Sosyal ortamlara girin. İnsanlarla konuşup, çeşitli konuları tartışın. Beyin fırtınası yapın. Bulmaca çözün, yeni tanıştığınız insanların ismini hatırlamaya çalışın ve kitap okuyun. Bu hem geçmiş hem de yakın belleğinizi çalıştırır. Yayınlanma Tarihi 25 Mayıs 2020 Pazartesi, 2222 Bu yazıya 0 yorum yapıldı. “Beyin sisi” tıbbi bir durum değildir. Düşünme yeteneğinizi etkileyebilecek belirli belirtiler için kullanılan bir terimdir. Kafanız karışmış veya dağınık hissedebilir veya odaklanmayı veya düşüncelerinizi kelimelere dökmeyi zor bulabilirsiniz. Beyin sisi koronavirüs geçiren her 10 hastadan birinde görülebiliyor. Peki Beyin Sisi Nedir, Belirtileri Nelerdir? Beyin Sisi Nasıl Tedavi edilir?Corona virüsün uzun süreli etkileri araştırılmaya devam ediyor, semptomları hafif geçiren hastaların günden güne daha fazla beyin ve sinir sistemine etki eden nörolojik rahatsızlıklar yaşadığını ortaya çıktı. Bunlardan biri de corona virüsün etkisiyle ortaya çıkabileceği düşünülen “Beyin Sisi.”Beyin sisi, insanların bilişsel işlevlerinde zorlanma yaşadığını gösteriyor ve birçok kronik hastalığa eşlik virüsün neden olduğu enfeksiyon sebebiyle oluşan bağışıklık sağlayıcı antikorların yanlışlıkla sinir sistemine saldırmasından ya da hasar gören sinir hücrelerinin birbirlerine yanlış sinyaller göndermesi nedeniyle ortaya çıkmış olabileceği Virüs Geçirenlerde Görülen Beyin Sisi Belirtileri Aşağıdaki Gibidir;Dikkat DağınıklığıUnutkanlıkKonsantrasyon KaybıOkuduğunu AnlayamamakDalıp GitmekDüşüncelerini ToparlayamamakKarar Vermede ZorlukBaşladığı İşi Bitirememek İki İşi Bir Anda YapamamakPerformans Gerektiren İşlerde Zorluk ÇekmekBeyin Sisi Nasıl Tedavi edilir?Corona virüs geçiren hastaların beyin sisi tedavisinde dikkat emesi gereken ilk konu beslenmedir. Hastalık sonra 3 ay şekersiz, glutensiz ve süt ürünlerinden uzak durmalıdır. Beslenme tercihi taze sebze ve meyvelere, zeytinyağı, tereyağı sağlıklı yağlarla beslenmeli bol bol çiğ kuruyemiş ve fermente ürünler stres varsa psikolojik stresinizi azaltmayı ve daha iyi bir uyku düzenine geçmek için destekler alabilirsiniz. Uykuya dalmakta zorluk varsa melatonin desteği ile beraber, uyumanızı kolaylaştırıcı kediotu, melisa, mercanköşk, anason, sarı kantaron gibi bitkiler faydalı aktivitenizi arttırarak açık havada yapılacak kısa süreli 20 dakikalık yürüyüşlerin dahi beyin sisine iyi geldiği biliniyor. Hafta sonları açık havada, deniz kenarında, doğada vakit geçirmek de iyi gelecektir.

beyin sisine ne iyi gelir